KÜNYE
Slogan: "Arnavutluk, bana şeref ver; bana Arnavut
ismi ver."
Başkent : Tiran (en
büyük şehir)
Resmi dil: Arnavutça
Etnik gruplar %95
Arnavut, %3 Yunan, %2 diğer (Arumenler, Makedonlar)
Para birimi: Lek
TIRAN
Balkanlar gezimize 4 kişilik bir arkadaş grubu olarak Arnavutluk’tan başlıyoruz.Tarih 3 Ağustos 2014. İlk
durağımız Tiran.Havaalanı oldukça küçük.İlk işimiz para bozdurmak tabii ki.30 €
bozdurup 4000 Lek alıyoruz ve taksiciyle anlaşıp şehir merkezine gidiyoruz. Notlarımızda
bir tam günde gezilebilir bu şehir yazıyor.Biz de buna uygun olarak akşam
Makedonya’ya geçmeye karar veriyoruz ve taksiden iner inmez bir turizm
acentesine gidip Struga’ya bilet alıyoruz.Otogar yok ,otobüs biletlerini turizm
acentelerinden almanız gerekli.Size tavsiyem bu acentelerde iyi pazarlık
yapmanız.Çünkü her biri farklı fiyat veriyor.Hatta anlaştığınız rakama uymayıp
otobüse binerken fazlasını da talep edebiliyorlar.Zira bizim başımıza geldi ve
gezimizin ilk ülkesi olarak Arnavutluk bizde pek iyi bir izlenim
bırakmadı.Neyse bu farklı bir konu.Gezimizi anlatmaya devam edeyim.
Şehir merkezi
dediğimiz yer İskender Bey Meydanı.Taksim Meydanı’nın eski haline benziyor
biraz.Çimenlik alanın ortasında İskender Bey Heykeli var, bu alanın çevresi de
caddelerle kuşatılmış. Bir çok hükümet binası, Opera Binası, Ethem Bey
Camii,Ulusal Müze bu meydanda bulunuyor.
Meydanın ortasında bulunan İskender Bey Heykeli |
İskender Bey (Arnavutça
:Gjergj Kastrioti)
Arnavutların ulusal kahramanı.Osmanlı ordusuna karşı direnişiyle
meşhur.Tarihsel olarak Osmanlı İmparatorluğunun batıya doğru genişlemesini geciktiren en büyük
engellerden birisi olmuş.
İskender
Bey Meydanına kısaca bir goz attıktan sonra yemek yiyecek yer arıyoruz zira çok
acıktık.Arnavut boreği meşhurdur ya hani biz de bir caddenin koşesinde küçücük
bir borekçi buluyoruz. Üçgen şeklinde olan boreklerden peynirlisini yiyorum
ben.Milfoyün biraz büyüğüne benziyor.Yanında içtiğim ayran da bildiğiniz koy
ayranı gibi kokuyor.Bizdeki ayranlardan daha doğal diye düşünüyorum.
Arnavut boreği ve ayran |
Boreklerimizi afiyetle yedikten sonra borekçiye
çantalarımızı bırakıp National Park ‘a doğru yola çıkıyoruz.Park şehir
merkezinden 10 dk yürüme mesafesinde.İçerisinde yapay gol varmış onu goreceğiz.
Yol üzerinde Enver Hoca’nın evini arıyoruz.Bize
gosterdikleri ev iki katlı, gayet sıradan, bahçesindeki süs havuzunda su bile
olmayan bakımsız bir ev. Biliyorsunuz ki
Enver Hoca Arnavutluk’u 41 yıl aralıksız yoneten komünist lider.Kendisi 1967 yılında
ülkesini resmi olarak dünyadaki ilk ateist devlet haline getirmiş, bütün kilise ve camileri kapatmış. Ancak,
1990'ların başlarında dini anlamda özgürlükler tekrar geri gelmiş.Şu anda da
Ülkenin %70'ini Müslümanlar, %30'unu Hristiyanlar oluşturuyor.
Eve
girmek mümkün olmadığı için dışarıdan bakıp parka doğru yolumuza devam
ediyoruz.Cadde üzerinde çok hoş kafeler ve restoranlar var.Restoranlarda
ağırlıklı olarak pizza gorüyorsunuz.Çünkü Arnavutların çoğu,yıllardan beri
İtalya’ya çalışmaya gidiyormuş.Türklerin Almanya’ya gittiği gibi.Dolayısıyla
İtalya kültürünü de beraberinde getiriyorlar.Bunun en bariz orneklerden biri de
İngilizce konuşabilen hiçbir insana rastlayamazken pek çoğunun İtalyanca
konuşabiliyor olduğunu gormemiz.
Bir
müddet yürüdükten sonra parka varıyoruz.National Grand Park 1950 yılında
yapılmış.Burada bulunan bitkilerin toplam çeşitliliği 120 civarındamış.Bir çok
Arnavut büyüğünün heykel ve büstlerini gormek mümkün.Yapay gol ise 1955 yılında
yapılmış,yüzme alanı ve balık tutmak için kullanılıyormuş.Parkın içinde yürüyüş
yollarından birinin üzerinde tanıdık bir isim gormek tebessüm ettiriyor =)
Bir süre daha yürüdükten sonra yapay gol karşımıza
çıkıyor ve hiç de yapay gibi gozükmüyor.Çok güzel bir manzara karşılıyor
bizi.Golün kıyısına ortümüzü serip kuş sesleri eşliğinde temiz havanın tadını
çıkarıyoruz.O kadar huzurlu bir ortam ki burası ; her şeyi unutup oylece
doğaya,yeşile ve mavi gokyüzüne dalıp gidiyorsunuz.Düşüncelere dalıp vakit
geçirmek güzel ama bizim saat 16.00 da otobüsümüz var.Bunu hatırlayıp şehir
merkezine doğru tekrar yola koyuluyoruz.
Meydanda Ethem Bey camisini ziyaret ediyoruz.Ethem
Bey Camii 18. Y.y.da Tiran valisi Ethem Bey tarafından yaptırılmış.Enver
Hoca’nın sert komünist rejiminin uygulandığı yıllarda ibadete kapatılmış ancak
ülkenin başka yerlerindeki diğer camiiler gibi yıkılmamış, tahrip
edilmemiş.1968 yılında müze olarak kullanılmaya başlanmış ve 1990 lı yıllarda
ise tekrar cami olarak ibadete açılmış.Benim ilgimi çeken nokta caminin
içindeki duvarlarda hemen hemen hiç boş yer bırakmayacak şekilde işlenmiş
nakışlar,desenler.Bu desenler arasında meyve ve manzara resimleri de
var.Mimarisi bakımından Osmanlı donemi Türk yapı usullerine uygun olan bu cami
içindeki renkli desenler ve bezemelerle Balkanlarda çok yaygın olan bir sanat
anlayışına ev sahipliği yapıyor. Camide oğle namazını kılıyoruz ve ilginç bir
olay yaşıyoruz.Namazı kıldıktan sonra yanımdaki kadın kızıyla ilgili bir
problemi olduğunu soylüyor ve yardım istiyor çok da iyi olmayan
ingilizcesiyle.Ben her ne kadar kadıncağızın derdini anlamakta zorlansam da
arkadaşım Gurbet onu anlıyor.Meğer kızına büyü yapmışlar ve bizden ona
güçlü,tesirli bir dua,sure onermemizi istiyormuş.Biz de bildiğimiz duaları ve
sureleri onerip çıkıyoruz camiden.
Ethem Bey Cami'sinin içi |
Kubbesi |
Turizm acentesinin bize soylediği gibi saat 4 te
müzenin yanında bekliyoruz otobüs için.Ancak başka firmaların otobüsleri de var
civarda.Acentede çalışan biri bizi alıyor ve bir yazıhanenin onüne
getiriyor.Oradan kalkacakmış külüstür otobüsümüz.(Balkanların genelinde
otobüsler eski)Ve yazının başında soylediğim gibi anlaştığımız fiyatı kabul
etmiyor fazlasını istiyorlar.Sinirleniyorum ama yapacak bir şey yok otobüs
kalkmak üzere.Mecburen biniyoruz ve kişi başı 12 € odüyoruz.Yolculuk
Makedonya’nın Struga şehrine.
Struga'ya giderken otobüste tanıştığımız Abdullah Abi ve eşinden bahsetmemek olmaz.O kadar iyi kalpli ve muhabbetli insanlardı ki yol boyunca bize çocukları gibi baktılar.Karnımız acıkınca kadıncağız bize simitini verdi, cips verdi.Simit her ne kadar lezzetsiz ve sade ekmek gibi olsa da açken inanılmaz makbule geçti doğrusu.Ayrıca memleketimin simidinin kıymetini anladım.Mola yerinde bize çay ısmarladılar.Siyah çay yok tabi, nane çayı içmiştim, tadı fena değildi.Benim telefonum kapalı olduğu için ailemle iletişim kuramamıştım.Merak ederler deyince Abdullah Abi hemen telefonunu verdi.Ben de ailemle haberleşmiş oldum.Arnavutlukta hiç İngilizce bilmeyen insanların arasında iletişim kuramayınca Türkçe bilen birileriyle karşılaşmak, hele ki boyle güzel insanlarla , çok güzeldi.
Struga'dan hemen Ohrid'e geçmeye karar verdik.Çünkü saat epey geç oldu.Bu geç saatte Ohrid'de daha rahat kalacak yer bulursunuz dediler. Yine Abdullah Abi'nin yardımıyla taksi tuttuk.Kendisi Struga da inmeyecekti oysa ki devam edecekti.Bize taksi ayarlamaya çalışırken otobüs hareket etti.Arkasından bir koşuşu var hiç unutmayacağım =) Neyse ki onun yokluğunu fark etmiş olacaklar ki az ileride durdu otobüs.Abimiz de yoluna devam etti boylece.Kendisine teşekkürü bir borç bilirim.
Struga'ya giderken otobüste tanıştığımız Abdullah Abi ve eşinden bahsetmemek olmaz.O kadar iyi kalpli ve muhabbetli insanlardı ki yol boyunca bize çocukları gibi baktılar.Karnımız acıkınca kadıncağız bize simitini verdi, cips verdi.Simit her ne kadar lezzetsiz ve sade ekmek gibi olsa da açken inanılmaz makbule geçti doğrusu.Ayrıca memleketimin simidinin kıymetini anladım.Mola yerinde bize çay ısmarladılar.Siyah çay yok tabi, nane çayı içmiştim, tadı fena değildi.Benim telefonum kapalı olduğu için ailemle iletişim kuramamıştım.Merak ederler deyince Abdullah Abi hemen telefonunu verdi.Ben de ailemle haberleşmiş oldum.Arnavutlukta hiç İngilizce bilmeyen insanların arasında iletişim kuramayınca Türkçe bilen birileriyle karşılaşmak, hele ki boyle güzel insanlarla , çok güzeldi.
Struga'dan hemen Ohrid'e geçmeye karar verdik.Çünkü saat epey geç oldu.Bu geç saatte Ohrid'de daha rahat kalacak yer bulursunuz dediler. Yine Abdullah Abi'nin yardımıyla taksi tuttuk.Kendisi Struga da inmeyecekti oysa ki devam edecekti.Bize taksi ayarlamaya çalışırken otobüs hareket etti.Arkasından bir koşuşu var hiç unutmayacağım =) Neyse ki onun yokluğunu fark etmiş olacaklar ki az ileride durdu otobüs.Abimiz de yoluna devam etti boylece.Kendisine teşekkürü bir borç bilirim.
0 yorum:
Yorum Gönder