Gezmek benim için bir hayaldi sonra tutku oldu.Gezdikçe gezesim,yaşadıkça yaşayasım geldi.Bu gezilerde yaşadıklarımın elle tutulur gozle gorülür bir kanıtı olması adına o güzel anıları somutlaştırmak için başlıyorum yazmaya.Belki okuyanlara da ufak tefek bilgilerle rehber olması umuduyla.Haydi bakalım =)

9 Eylül 2014 Salı

MAKEDONYA

Posted by Gezgin Eda On 14:45 No comments

KÜNYE



Slogan: Ya bağımsızlık ya ölüm
Başkent : Üsküp (en büyük şehir)
Resmi dil: Makedonca
Etnik gruplar %64 Makedon, %25 Arnavut, %4 Türk %2 Roman %1 Sırp %4 Diğer

Para birimi: Denar (MKD)

OHRID
Gece geç saatte Ohrid’e varıyoruz.Geç saat olmasına rağmen her yer cıvıl cıvıl, insan kaynıyor.Neredeyse yürümekte zorlanacak kadar.Çünkü en merkezi yerindeyiz Ohrid’in.Sonradan adının Çınar Meydanı olduğunu oğrendiğim bu meydanda biraz bekledikten sonra kiralık ev buluyoruz.Sırt çantalarımızı goren insanlar gelip soruyor zaten Apartment ? diye.Geceliği 25 € ya güzel büyük bir daireye yerleşiyoruz.Bu kocaman evde bizden başka kimse olmayacak, 2 gece kalırız diye düşünüyorduk ancak bu harika şehrin cazibesine kapılıp 3 gece kalmaya karar vereceğiz sonradan.Merkeze yürüyerek 8-10 dk,Plaj ve çarşı arasında bir yerde kalıyor dairemiz.Eve yerleştikten sonra tekrar çarşıya yemek yemeye gidiyoruz.Türk Çarşısı ‘ymış buranın adı.İnsanların akın akın üzerinize yürüdüğü bu cadde trafiğe kapalı elbette.Sağlı sollu mağazalar; çoğunlukla kuyumcular ve butikler var.Ohrid incisi meşhurmuş.Biz satın almadık siz deneyebilirsiniz.Paramızı bozdurmak için girdiğimiz doviz burosundaki abi çok iyi derecede Türkçe konuşuyor.Kendisi Arnavut olan bu abinin eşi İzmirli.İzmirin kızları güzeldir genellemesine de oldukça uyuyor bu güzel bayan.Bizi o kadar sıcak ve samimiyetle karşılıyorlar ki Ohrid’de kaldığımız her gün mutlaka uğruyoruz yanlarına.Onların tavsiyesi ile dovizcinin az ilerisindeki bir restorana gidiyoruz.Balkanlardaki en lezzetli kebapları yediğim bu restoranın adını hatırlamamakla birlikte, yerini uzun bacalı olan diye tarif ettiklerini anımsıyorum =)Tüm Balkanlar gezimiz boyunca en lezzetli kebapları burada yiyorum.Kebaplar kofte şeklinde oluyor buralarda.Bir porsiyonda on kofte var.Yaklaşık 2 €.Çok ucuz,çok doyurucu ve çok lezzetli.Koftenin yanında verilen ekmeği sarıp kahvaltıda yeriz diye eve gotürdüğümüzü itiraf etmeliyim burada.Zira tasarrufun dibine vurduk tüm gezi boyunca=)


OHRID’DE 1. GÜN
Ertesi gün 4 Ağustos 2014,Pazartesi.Yorgunluktan geç uyanıyoruz.Marketten kahvaltılık malzeme alıp, menemen yapıyoruz.Biz 4 arkadaş grup olarak yeni tatlar denemeye açık değiliz maalesef.Ayrıca evde yemek pişirmek her zaman için daha tasarruflu oluyor=) Kahvaltıdan sonra bikinilerimizi giyip gole yüzmeye gidiyoruz.Yol üzerinde Garden Hotel ‘in cafe/restoranında bir şeyler içiyoruz sırf wifi şifresi alabilmek için.Ben milkshake içiyorum ama beğenmiyorum.Buralardaki bütün süt ürünlerinde olduğu gibi bunda da çok süt tadı geliyor =)
Bu küçük molanın ardından istikamet Ohrid Golü.Yol üzerinde hemen gol kenarında bir alanda yamaç paraşütü yapıldığını gorüyoruz ve heyecanla adamların yanına koşuyoruz.Yamaç paraşütü yapmayı en çok istediğim aktivitelerden biriydi.Fethiyede yaparım diye düşünüyordum ama kısmet burayaymış=) 49 € ücreti var, pazarlıkla 40 € ya indiriyoruz.Orta yaşlı, çok karizmatik olan adamla yarın sabah saat 9da burada buluşmak üzere anlaşıyoruz ve bu mutlulukla günümüze devam ediyoruz.
  Burada Ohrid Golü’nden bahsetmeliyim size.Ohrid Golü Balkanlardaki en eski ve derin gol olmakla biliniyor.30 km uzunluğundaki bu golün en derin noktası 288 m.Golün ekosisteminde dünya çapında oneme sahip yaklaşık 200 tür canlı bulunuyor.1979 yılında UNESCO tarafından Dünya Kültür mirası listesine alınan bu gol, maalesef insanoğlunun meydana getirdiği olumsuz etmenler sonucu tehlike altında imiş.Gol çevresinde birçok küçük balıkçı koyü olmasına karşın turizmden elde edilen kazanç balıkçılık gelirlerinden daha fazla.
Biz de turizme katkıda bulunuyor ve Kuba Libre Beach tarafında gole giriyoruz.Su güzel.Bu kısımda kumluk plaj yok ama çimenlik var ki kumdan daha iyi olduğunu düşünüyorum.Yüzerken voleybol oynayan bir grup insanla tanışıyoruz.Hiç İngilizce bilmiyorlar ama birlikte voleybol oynarken oldukça eğleniyoruz.Beden dili her zaman için etkili bir yontem=)Keyifle yüzüyoruz,keyifle güneşleniyoruz.
Ohrid Golü

Ve yine karnımız acıkıyor.Evimizde domates-biber soslu makarnamızı afiyetle yedikten sonra şehri gezmeye çıkıyoruz.

Şehirden kısaca bahsedecek olursak, 6000 yıllık bir yerleşim tarihine sahip olan Ohrid,sırasıyla Frigler,Güney Slavları,Doğu Roma,Birinci Bulgar Devleti,Osmanlı İmparatorluğu,Yugoslavya Krallığı,Yugoslavya Sosyalist Federal Cumhuriyeti ve Makedonya Cumhuriyeti’ne ev sahipliği yapmış. 1395 yılında Osmanlı topraklarına katılmış, 1912 yılında Osmanlı egemenliğinden çıkmış.Şu anda Makedonya’nın en onemli turizm merkezi konumunda.
Osmanlı döneminden kalma 10 cami, 1 de tekke bulunuyor. Kiliselerin sayısı ise yaklaşık olarak 40.
Slavlar için oldukça onemli olan Kiril alfabesinin doğduğu yer Ohrid.

Bu bilgileri de aktardıktan sonra kaldığım yerden devam ediyorum.Yakıcı sıcak artık geçmiş durumda.Marshal Tito caddesi boyunca,gol kenarında huzurlu bir yürüyüş ardından tekrar Türk çarşısına varıyoruz.
Gol kenarı

Ohrid Çarşısı

Pitonlu güzel kızlarımız var burada=)Arkadaşım cesaret edip yılanlardan birini boynuna dolayıveriyor ve fotoğraf çekiliyor.Ben cesaret edemiyorum tabi.Ama şimdi düşünüyorum da aslında yapabilirmişim =)


‘Old Town’ yani eski şehre doğru ilerliyoruz.Şehrin ara sokakları dar,evler beyaz.Aynı Safranbolu evlerine ve taş sokaklarına benziyor. Osmanlı mimarisinin ve şehir yapısının en güzel orneklerinden biri diye düşünüyorum.Ayrıca şehir komple Unesco Dünya Mirası listesinde olduğu için her yer çok temiz.
Eski şehrin beyaz evleri

Taş sokaklar


Ara sokaklardan yukarı, kaleye doğru yürüyoruz.Yukarı çıktıkça gol manzarası harika olmaya başlıyor.

Gol manzarası

Yol üzerinde St.Constantine and Helena Kilisesi bulunuyor.Bu kilise Kral Constantine ve annesi Helena adına 1477 yılında yapılmış.Kapalıydı tabiî ki giremedik içine.
St.Constantine and Helena Kilisesi

Biraz ilerisinde Sveti Bogorodica Perivleptos (Holy Mary Perybleptos) kilisesini gorüyorsunuz.St. Pantheleimon kilisesi Osmanlı zamanında camiye donüştürülünce oradaki Aziz Kliment’in kutsal emanetleri buraya getirilmiş, o yüzden St.Climent kilisesi olarak da biliniyor.
Sveti Bogorodica Perivleptos


Yolumuza devam ediyoruz ve ileride Antik Tiyatro’ya doğru ayrılan yolu gorüyoruz.Konser hazırlıkları var gibi gorünüyor ama bizim amacımız tepedeki kaleye ulaşmak.Kaleyi gordükten sonra donüşte antik tiyatroya uğrarız diye düşünüyor ve yolumuza devam ediyoruz.Artık hava kararmaya başladı.

Kaleden once Saint Pantheleimon Manastırına vardığımızda çevresinde arkeolojik kazıların hala devam etmekte olduğunu gorüyoruz.Burası Makedonların en kutsal yeri.Binlerce Ortodoks dini bayramlarda ozellikle Noel ve Paskalyada burada toplanıyormuş.Tarihi 9. Yy ‘a dayanan bu manastırı Bulgar Kralı Boris’in isteği üzerine Aziz Kliment kendisi tasarlamış ve inşa etmiş.Burada Kiril alfabesinin oğretimini ve yaygınlaştırılmasını gerçekleştirmiş.Bu yüzden Avrupanın en eski universitesi olduğuna inanılıyor.Kendisinin mezarı da burada bulunuyor.Aziz Kliment kim oluyor derseniz; kendisi Ohrid’in koruyucu azizi, en ünlü bilgini ve düşünürü,aynı zamanda Kiril alfabesini bulan St. Kiril ‘in oğrencisi.Ayrıca bu manastırın bahçesinde Fatih Sultan Mehmetin askerlerinden olan Nişancı Sinan Yusuf Çelebi 'nin de türbesi bulunuyor.

St. Panteleimon Manastırı

St. Panteleimon Manastırı

Bu kiliseyi de geçtikten sonra ağaçlıkların arasında bir yoldan ilerleyip nihayet kaleye ulaşıyoruz.Kalenin adı Samuil’s Fortress.Ortaçağlarda Samuil’in yonetimindeki I.Bulgar İmparatorluğu’nun başkentiymiş.Makedon Kralı II.Philip zamanında M.O 4.yyda inşa edilen bir yapının üzerine kurulduğu soyleniyor.


Samuil's Fortress


Kale ziyaretinden sonra Antik Tiyatroya donüyoruz.Konser başlamak üzere ancak basamaklar dolu değil.Giriş kısmına doğru yürüdüğümde ücretli olduğunu oğreniyorum.Kimin konseri olduğunu bile bilmiyoruz ama tiyatronun tam üst kısmındaki çimenliklere kurulup merakla beklemeye başlıyoruz.Bedava izlemek isteyenler hep burada toplanıyor=)Daha sonra gorevlilerden biri gelip biletleri satamadıklarını dolayısıyla içeri girebileceğimizi soyluyor.Biz de cümbür cemaat içeri giriyoruz ve harika bir keman performansı izliyoruz, müzik ziyafetiyle gecemiz şenleniyor =)

Ohrid’deki 2.gün için diğer yazıyı beklemeniz gerektiğini bildiriyor,keyifli dinlemeler diliyorum=)


0 yorum:

Yorum Gönder